Template Information





Takvim Arkası En Güzel ve Özel Paylaşımlar Resûlullâh Efendimiz buyurdular: Yarım hurma vermek sûretiyle... ve Bir Rüyası MumsemaTakvim Arkası En Güzel ve Özel Paylaşımlar-http://takvimarkasi.com/resulullah-efendimiz-buyurdular-yarim-hurma-vermek-suretiyle-ve-bir-ruyasi-mumsema/

Takvim Arkası En Güzel ve Özel Paylaşımlar Resûlullâh Efendimiz buyurdular: Yarım hurma vermek sûretiyle... ve Bir Rüyası MumsemaTakvim Arkası En Güzel ve Özel Paylaşımlar-http://takvimarkasi.com/resulullah-efendimiz-buyurdular-yarim-hurma-vermek-suretiyle-ve-bir-ruyasi-mumsema/Resûlullâh Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular: “Yarım hurma vermek sûretiyle de olsa kendinizi cehennemden koruyunuz. O kadarını da bulamayanlar güzel bir sözle olsun kendilerini korusunlar.” (Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

[caption id="attachment_345" align="alignnone" width="660"]“Yarım hurma vermek sûretiyle de olsa kendinizi cehennemden koruyunuz. O kadarını da bulamayanlar güzel bir sözle olsun kendilerini korusunlar.” (Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh) “Yarım hurma vermek sûretiyle de olsa kendinizi cehennemden koruyunuz. O kadarını da bulamayanlar güzel bir sözle olsun kendilerini korusunlar.” (Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)[/caption]

 
Peygamber Efendimiz (S.A.V)'in Bir Rüyası Mumsema
Buhari'nin rivayetine göre sahabeden Semure bin Cündüb (r.a) şöyle anlatmıştır:
Resulullah (s.a.v.) bir sabah bize şöyle anlattı:

"Bu gece (rüyamda), bana her zaman gelen iki melek (Cebrail ile Mikâil) geldi. Bunlar bana: Haydi yürü ! dediler. Bende kendileriyle (beraber) yürüdüm.

Derken, sırtüstü yatmış bir adamın yanına geldik. Bunun baş ucunda, (elinde) bir taş parçası (ile) bir başkası duruyor ve elindeki taşı, o, (sırtüstü) yatan adamın başına atıp başını yarıyordu. Taş ta, şu tarafa doğru yuvarlanıyordu. O (taşı atan) adam da, taşın arkasından koşup (tekrar) alıyordu. (Henüz) O dönüp gelmeden (sırtüstü yatanın) başı eskisi gibi iyi oluyordu. O adam dönüp gelince birinci defada yaptığını tekrar yapıyordu. Ben bu meleklere:

--Subhanallah nedir bu? dedim. Onlar: Hiç sorma, ileri yürü! dediler. İlerledik.

Derken, ensesi üzere (sırtüstü) yatmış bir adamın yanına vardık. Yanı başında elinde demirden çatal bir kanca (bulunan) birisi duruyordu. Bu kişi elindeki kancayı yatan adamın yüzünün bir tarafına sokuyor, avurdunu, burnunu ve gözünü kafasına kadar parçalıyordu. Sonra öteki tarafa geçiyor, orasını da (aynen) böyle parçalıyordu. Henüz bu bir tarafın işini bitirmeden, daha önce tahrip ettiği tarafı eski haline gelip iyileşiyordu. Sonra buraya dönüp birinci defada yaptığını yine yapıyordu. Ben :

Subhanallah, bunlar nedir? dedim. Bana:

Hiç sorma, ileri yürü! dediler. İlerledik . Fırın gibi altı geniş, üstü dar bir deliğe eriştik. Bu deliğin altında ateş yanıyordu. Ateş, alevlenip yükseldikçe içindeki insanlar da yükseliyor, hattâ (delikten) çıkmağa yaklaşıyorlardı. Ateşin alevi sakinleştikçe de aşağı düşüyorlardı. Burada çıplak erkekler ve çıplak kadınlar vardı. Ben bu iki meleğe:

  • "Bunlar kimdir?" diye sordum. Melekler bana:



Hiç sorma ileri yürü! dediler. Yürüdük.

Derken (içi kan dolu) bir nehire vardık. Bir adam nehrin ortasında (yüzer halde) dikiliyordu. Nehrin kenarında da önünde taşlar olan (başka) bir adam vardı. Nehirdeki adam, (sahile) yönelip çıkmak isteyince, sahildeki adam, onun ağzına bir taş atıp eski yerine kovuyordu. Çıkmak için sahile gelmeye her teşebbüs ettiğinde, nehrin kenarında bulunan, derhâl (onun) ağzına bir taş atıyordu. O da, gerisin geri dönüyordu. Ben, o iki meleğe:
Bu iki adamın hali nedir ? dedim. Onlar bana:

Hiç sorma ileri yürü! dediler. Yürüdük. Çok çirkin bir adamın yanına gittik. Himayesinde bir ateş vardı. Onu durmadan yakıyor ve etrafında koşuyordu. Ben o iki meleğe:

Bu adamın hali nedir? dedim. Onlar bana :

Hiç sorma yürü! (ilerle) dediler. Yürüdük.

İçinde her çeşit çiçek bulunan; sık ve uzun bitkilerle kaplı bir bahçeye geldik. Bahçenin ortasında uzun (boylu) bir adam vardı. Semaya doğru uzanan boyunun uzunluğundan, başını göremiyordum. Bu adamın çevresinde de pek çok çocuk vardı. Ki o kadar çocuğu bir arada asla görmemiştim. Ben:

Bu adam ve çocuklar kimlerdir ? diye sordum. Onlar bana:

Hiç sorma ileri yürü! dediler. Yürüdük.

Derken, büyük bir ağaca rastladık. Ki ondan daha büyük ve daha güzel bir ağaç görmemiştim.

Bana: Buraya tırman (çık) ! dediler. Birlikte o ağaçta bulunan bir şehre doğru çıktık. O şehrin binaları altın ve gümüş tuğlalardan yapılmıştı. Şehrin kapısına vardık, kapının açılmasını istedik, kapı (görevliler tarafından) açıldı. Bizde içeri girdik. Bizi bir takım adamlar karşıladılar. Onların vücutlarının yarısı, senin gördüğün şeylerin en güzeli gibiydi. Vücutlarının diğer yarısı da senin gördüğün şeylerin en çirkinine benziyordu. (Yanımdaki) o iki melek bu kimselere:

“Haydi! gidip şu nehre giriniz.” Dediler. Baktım, enine akmakta olan bir nehir. Suyu da görülmemiş beyazlıkta. Onlar gittiler bu nehre girdiler. Sonra bize dönüp geldiler ki; kendilerinden o çirkinlik gitmiş, en güzel bir hale gelmişler. O iki melek bana: “Şimdi sana anlatacağız” dediler.

Hani, yanına ilk vardığın (sırtüstü yatıp) başı taşla yarılan adam yok mu? O, Kur'anı öğrenmişken onu terk etmiş, farz namazı kılmadan uyumuştu. Gündüzde Kur'anla amel etmemişti.

Hani şu avurdu, burnu ve gözleri kafasına kadar parçalanan adam yok mu? O, bir kimsedir ki, sabahleyin evinden çıkınca bir yalan söylerdi ki; o söylediği yalan, bütün afâkı kaplardı.

Hani, o tandır gibi bina içinde gördüğün çıplak erkek ve kadınlar var ya, onlar zina yapanlardır.

Hani, nehirde yüzüp te ağzına taş atılan adam var ya, o da faiz yiyendir.

Hani, durmadan ateş yakan ve ateş çevresinde koşan o çirkin suratlı adam yok mu ? O da cehennem muhafızı Malik'tir.

Bahçedeki uzun boylu adam ise; İbrahim (peygamber)dir. O'nun etrafındaki çocuklarda; (İslâmi) fıtrat üzere doğup ta, ölen çocuklardır.

Hani şu vücutlarının yarısı güzel yarısı çirkin olan kimseler yok mu ? Onlar iyi bir ameli; başka bir kötü (amel) ile karıştırmış olanlardır."[3]

Allah'ü Teala hepimizi bu kötülüklerden korusun. AMİN.
Salât ve selâm peygamberimize, peygamberimizin şefaati de sizlerin üzerine olsun ...

[3] Riyazü's Salihin: Muhyiddin-i Nevevi s.961...968 Takvim Arkası En Güzel ve Özel Paylaşımlar Resûlullâh Efendimiz buyurdular: Yarım hurma vermek sûretiyle... ve Bir Rüyası MumsemaTakvim Arkası En Güzel ve Özel Paylaşımlar-http://takvimarkasi.com/resulullah-efendimiz-buyurdular-yarim-hurma-vermek-suretiyle-ve-bir-ruyasi-mumsema/ Resûlullâh Efendimiz buyurdular: Yarım hurma vermek sûretiyle... ve Bir Rüyası Mumsema - Inserts the Title of the post, http://takvimarkasi.com/resulullah-efendimiz-buyurdular-yarim-hurma-vermek-suretiyle-ve-bir-ruyasi-mumsema/ - Inserts the URL of the post, http://takvimarkasi.com/resulullah-efendimiz-buyurdular-yarim-hurma-vermek-suretiyle-ve-bir-ruyasi-mumsema/ - Inserts the shortened URL of your post, http://takvimarkasi.com/wp-content/uploads/2017/05/Peygamber-Efndimizin-s.a.v.-Buyurdular..-8.jpg - Inserts the featured image URL, Resûlullâh Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular: “Yarım hurma vermek sûretiyle de olsa kendinizi cehennemden koruyunuz. O kadarını da bulamayanlar güzel bir sözle olsun kendilerini korusunlar.” (Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)
“Yarım hurma vermek sûretiyle de olsa kendinizi cehenne... - Inserts the excerpt of the post (processed), Resûlullâh Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular: “Yarım hurma vermek sûretiyle de olsa kendinizi cehennemden koruyunuz. O kadarını da bulamayanlar güzel bir sözle olsun kendilerini korusunlar.” (Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)



 
Peygamber Efendimiz (S.A.V)'in Bir Rüyası Mum... - Inserts the excerpt of the post (as typed), Resûlullâh Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular: “Yarım hurma vermek sûretiyle de olsa kendinizi cehennemden koruyunuz. O kadarını da bulamayanlar güzel bir sözle olsun kendilerini korusunlar.” (Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)



 
Peygamber Efendimiz (S.A.V)'in Bir Rüyası Mumse - Inserts the text till the tag or first N words of the post,

Resûlullâh Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular: “Yarım hurma vermek sûretiyle de olsa kendinizi cehennemden koruyunuz. O kadarını da bulamayanlar güzel bir sözle olsun kendilerini korusunlar.” (Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)


" data-medium-file="http://takvimarkasi.com/wp-content/uploads/2017/05/Peygamber-Efndimizin-s.a.v.-Buyurdular..-8-300x150.jpg" data-large-file="http://takvimarkasi.com/wp-content/uploads/2017/05/Peygamber-Efndimizin-s.a.v.-Buyurdular..-8.jpg" class="wp-image-345 size-full" src="http://takvimarkasi.com/wp-content/uploads/2017/05/Peygamber-Efndimizin-s.a.v.-Buyurdular..-8.jpg" alt="“Yarım hurma vermek sûretiyle de olsa kendinizi cehennemden koruyunuz. O kadarını da bulamayanlar güzel bir sözle olsun kendilerini korusunlar.” (Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh) " title="" width="660" height="330" srcset="http://takvimarkasi.com/wp-content/uploads/2017/05/Peygamber-Efndimizin-s.a.v.-Buyurdular..-8.jpg 660w, http://takvimarkasi.com/wp-content/uploads/2017/05/Peygamber-Efndimizin-s.a.v.-Buyurdular..-8-300x150.jpg 300w, http://takvimarkasi.com/wp-content/uploads/2017/05/Peygamber-Efndimizin-s.a.v.-Buyurdular..-8-650x325.jpg 650w" sizes="(max-width: 660px) 100vw, 660px"/>

“Yarım hurma vermek sûretiyle de olsa kendinizi cehennemden koruyunuz. O kadarını da bulamayanlar güzel bir sözle olsun kendilerini korusunlar.” (Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)


 

Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in Bir Rüyası Mumsema

Buhari’nin rivayetine göre sahabeden Semure bin Cündüb (r.a) şöyle anlatmıştır:

Resulullah (s.a.v.) bir sabah bize şöyle anlattı:


“Bu gece (rüyamda), bana her zaman gelen iki melek (Cebrail ile Mikâil) geldi. Bunlar bana: Haydi yürü ! dediler. Bende kendileriyle (beraber) yürüdüm.


Derken, sırtüstü yatmış bir adamın yanına geldik. Bunun baş ucunda, (elinde) bir taş parçası (ile) bir başkası duruyor ve elindeki taşı, o, (sırtüstü) yatan adamın başına atıp başını yarıyordu. Taş ta, şu tarafa doğru yuvarlanıyordu. O (taşı atan) adam da, taşın arkasından koşup (tekrar) alıyordu. (Henüz) O dönüp gelmeden (sırtüstü yatanın) başı eskisi gibi iyi oluyordu. O adam dönüp gelince birinci defada yaptığını tekrar yapıyordu. Ben bu meleklere:


–Subhanallah nedir bu? dedim. Onlar: Hiç sorma, ileri yürü! dediler. İlerledik.


Derken, ensesi üzere (sırtüstü) yatmış bir adamın yanına vardık. Yanı başında elinde demirden çatal bir kanca (bulunan) birisi duruyordu. Bu kişi elindeki kancayı yatan adamın yüzünün bir tarafına sokuyor, avurdunu, burnunu ve gözünü kafasına kadar parçalıyordu. Sonra öteki tarafa geçiyor, orasını da (aynen) böyle parçalıyordu. Henüz bu bir tarafın işini bitirmeden, daha önce tahrip ettiği tarafı eski haline gelip iyileşiyordu. Sonra buraya dönüp birinci defada yaptığını yine yapıyordu. Ben :


Subhanallah, bunlar nedir? dedim. Bana:


Hiç sorma, ileri yürü! dediler. İlerledik . Fırın gibi altı geniş, üstü dar bir deliğe eriştik. Bu deliğin altında ateş yanıyordu. Ateş, alevlenip yükseldikçe içindeki insanlar da yükseliyor, hattâ (delikten) çıkmağa yaklaşıyorlardı. Ateşin alevi sakinleştikçe de aşağı düşüyorlardı. Burada çıplak erkekler ve çıplak kadınlar vardı. Ben bu iki meleğe:


  • “Bunlar kimdir?” diye sordum. Melekler bana:

Hiç sorma ileri yürü! dediler. Yürüdük.


Derken (içi kan dolu) bir nehire vardık. Bir adam nehrin ortasında (yüzer halde) dikiliyordu. Nehrin kenarında da önünde taşlar olan (başka) bir adam vardı. Nehirdeki adam, (sahile) yönelip çıkmak isteyince, sahildeki adam, onun ağzına bir taş atıp eski yerine kovuyordu. Çıkmak için sahile gelmeye her teşebbüs ettiğinde, nehrin kenarında bulunan, derhâl (onun) ağzına bir taş atıyordu. O da, gerisin geri dönüyordu. Ben, o iki meleğe:

Bu iki adamın hali nedir ? dedim. Onlar bana:


Hiç sorma ileri yürü! dediler. Yürüdük. Çok çirkin bir adamın yanına gittik. Himayesinde bir ateş vardı. Onu durmadan yakıyor ve etrafında koşuyordu. Ben o iki meleğe:


Bu adamın hali nedir? dedim. Onlar bana :


Hiç sorma yürü! (ilerle) dediler. Yürüdük.


İçinde her çeşit çiçek bulunan; sık ve uzun bitkilerle kaplı bir bahçeye geldik. Bahçenin ortasında uzun (boylu) bir adam vardı. Semaya doğru uzanan boyunun uzunluğundan, başını göremiyordum. Bu adamın çevresinde de pek çok çocuk vardı. Ki o kadar çocuğu bir arada asla görmemiştim. Ben:


Bu adam ve çocuklar kimlerdir ? diye sordum. Onlar bana:


Hiç sorma ileri yürü! dediler. Yürüdük.


Derken, büyük bir ağaca rastladık. Ki ondan daha büyük ve daha güzel bir ağaç görmemiştim.


Bana: Buraya tırman (çık) ! dediler. Birlikte o ağaçta bulunan bir şehre doğru çıktık. O şehrin binaları altın ve gümüş tuğlalardan yapılmıştı. Şehrin kapısına vardık, kapının açılmasını istedik, kapı (görevliler tarafından) açıldı. Bizde içeri girdik. Bizi bir takım adamlar karşıladılar. Onların vücutlarının yarısı, senin gördüğün şeylerin en güzeli gibiydi. Vücutlarının diğer yarısı da senin gördüğün şeylerin en çirkinine benziyordu. (Yanımdaki) o iki melek bu kimselere:


“Haydi! gidip şu nehre giriniz.” Dediler. Baktım, enine akmakta olan bir nehir. Suyu da görülmemiş beyazlıkta. Onlar gittiler bu nehre girdiler. Sonra bize dönüp geldiler ki; kendilerinden o çirkinlik gitmiş, en güzel bir hale gelmişler. O iki melek bana: “Şimdi sana anlatacağız” dediler.


Hani, yanına ilk vardığın (sırtüstü yatıp) başı taşla yarılan adam yok mu? O, Kur’anı öğrenmişken onu terk etmiş, farz namazı kılmadan uyumuştu. Gündüzde Kur’anla amel etmemişti.


Hani şu avurdu, burnu ve gözleri kafasına kadar parçalanan adam yok mu? O, bir kimsedir ki, sabahleyin evinden çıkınca bir yalan söylerdi ki; o söylediği yalan, bütün afâkı kaplardı.


Hani, o tandır gibi bina içinde gördüğün çıplak erkek ve kadınlar var ya, onlar zina yapanlardır.


Hani, nehirde yüzüp te ağzına taş atılan adam var ya, o da faiz yiyendir.


Hani, durmadan ateş yakan ve ateş çevresinde koşan o çirkin suratlı adam yok mu ? O da cehennem muhafızı Malik’tir.


Bahçedeki uzun boylu adam ise; İbrahim (peygamber)dir. O’nun etrafındaki çocuklarda; (İslâmi) fıtrat üzere doğup ta, ölen çocuklardır.


Hani şu vücutlarının yarısı güzel yarısı çirkin olan kimseler yok mu ? Onlar iyi bir ameli; başka bir kötü (amel) ile karıştırmış olanlardır.”[3]

Allah’ü Teala hepimizi bu kötülüklerden korusun. AMİN.

Salât ve selâm peygamberimize, peygamberimizin şefaati de sizlerin üzerine olsun …


[3] Riyazü’s Salihin: Muhyiddin-i Nevevi s.961…968
- Inserts the processed body(text) of the post, Resûlullâh Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular: “Yarım hurma vermek sûretiyle de olsa kendinizi cehennemden koruyunuz. O kadarını da bulamayanlar güzel bir sözle olsun kendilerini korusunlar.” (Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

[caption id="attachment_345" align="alignnone" width="660"]“Yarım hurma vermek sûretiyle de olsa kendinizi cehennemden koruyunuz. O kadarını da bulamayanlar güzel bir sözle olsun kendilerini korusunlar.” (Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh) “Yarım hurma vermek sûretiyle de olsa kendinizi cehennemden koruyunuz. O kadarını da bulamayanlar güzel bir sözle olsun kendilerini korusunlar.” (Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)[/caption]

 
Peygamber Efendimiz (S.A.V)'in Bir Rüyası Mumsema
Buhari'nin rivayetine göre sahabeden Semure bin Cündüb (r.a) şöyle anlatmıştır:
Resulullah (s.a.v.) bir sabah bize şöyle anlattı:

"Bu gece (rüyamda), bana her zaman gelen iki melek (Cebrail ile Mikâil) geldi. Bunlar bana: Haydi yürü ! dediler. Bende kendileriyle (beraber) yürüdüm.

Derken, sırtüstü yatmış bir adamın yanına geldik. Bunun baş ucunda, (elinde) bir taş parçası (ile) bir başkası duruyor ve elindeki taşı, o, (sırtüstü) yatan adamın başına atıp başını yarıyordu. Taş ta, şu tarafa doğru yuvarlanıyordu. O (taşı atan) adam da, taşın arkasından koşup (tekrar) alıyordu. (Henüz) O dönüp gelmeden (sırtüstü yatanın) başı eskisi gibi iyi oluyordu. O adam dönüp gelince birinci defada yaptığını tekrar yapıyordu. Ben bu meleklere:

--Subhanallah nedir bu? dedim. Onlar: Hiç sorma, ileri yürü! dediler. İlerledik.

Derken, ensesi üzere (sırtüstü) yatmış bir adamın yanına vardık. Yanı başında elinde demirden çatal bir kanca (bulunan) birisi duruyordu. Bu kişi elindeki kancayı yatan adamın yüzünün bir tarafına sokuyor, avurdunu, burnunu ve gözünü kafasına kadar parçalıyordu. Sonra öteki tarafa geçiyor, orasını da (aynen) böyle parçalıyordu. Henüz bu bir tarafın işini bitirmeden, daha önce tahrip ettiği tarafı eski haline gelip iyileşiyordu. Sonra buraya dönüp birinci defada yaptığını yine yapıyordu. Ben :

Subhanallah, bunlar nedir? dedim. Bana:

Hiç sorma, ileri yürü! dediler. İlerledik . Fırın gibi altı geniş, üstü dar bir deliğe eriştik. Bu deliğin altında ateş yanıyordu. Ateş, alevlenip yükseldikçe içindeki insanlar da yükseliyor, hattâ (delikten) çıkmağa yaklaşıyorlardı. Ateşin alevi sakinleştikçe de aşağı düşüyorlardı. Burada çıplak erkekler ve çıplak kadınlar vardı. Ben bu iki meleğe:

  • "Bunlar kimdir?" diye sordum. Melekler bana:



Hiç sorma ileri yürü! dediler. Yürüdük.

Derken (içi kan dolu) bir nehire vardık. Bir adam nehrin ortasında (yüzer halde) dikiliyordu. Nehrin kenarında da önünde taşlar olan (başka) bir adam vardı. Nehirdeki adam, (sahile) yönelip çıkmak isteyince, sahildeki adam, onun ağzına bir taş atıp eski yerine kovuyordu. Çıkmak için sahile gelmeye her teşebbüs ettiğinde, nehrin kenarında bulunan, derhâl (onun) ağzına bir taş atıyordu. O da, gerisin geri dönüyordu. Ben, o iki meleğe:
Bu iki adamın hali nedir ? dedim. Onlar bana:

Hiç sorma ileri yürü! dediler. Yürüdük. Çok çirkin bir adamın yanına gittik. Himayesinde bir ateş vardı. Onu durmadan yakıyor ve etrafında koşuyordu. Ben o iki meleğe:

Bu adamın hali nedir? dedim. Onlar bana :

Hiç sorma yürü! (ilerle) dediler. Yürüdük.

İçinde her çeşit çiçek bulunan; sık ve uzun bitkilerle kaplı bir bahçeye geldik. Bahçenin ortasında uzun (boylu) bir adam vardı. Semaya doğru uzanan boyunun uzunluğundan, başını göremiyordum. Bu adamın çevresinde de pek çok çocuk vardı. Ki o kadar çocuğu bir arada asla görmemiştim. Ben:

Bu adam ve çocuklar kimlerdir ? diye sordum. Onlar bana:

Hiç sorma ileri yürü! dediler. Yürüdük.

Derken, büyük bir ağaca rastladık. Ki ondan daha büyük ve daha güzel bir ağaç görmemiştim.

Bana: Buraya tırman (çık) ! dediler. Birlikte o ağaçta bulunan bir şehre doğru çıktık. O şehrin binaları altın ve gümüş tuğlalardan yapılmıştı. Şehrin kapısına vardık, kapının açılmasını istedik, kapı (görevliler tarafından) açıldı. Bizde içeri girdik. Bizi bir takım adamlar karşıladılar. Onların vücutlarının yarısı, senin gördüğün şeylerin en güzeli gibiydi. Vücutlarının diğer yarısı da senin gördüğün şeylerin en çirkinine benziyordu. (Yanımdaki) o iki melek bu kimselere:

“Haydi! gidip şu nehre giriniz.” Dediler. Baktım, enine akmakta olan bir nehir. Suyu da görülmemiş beyazlıkta. Onlar gittiler bu nehre girdiler. Sonra bize dönüp geldiler ki; kendilerinden o çirkinlik gitmiş, en güzel bir hale gelmişler. O iki melek bana: “Şimdi sana anlatacağız” dediler.

Hani, yanına ilk vardığın (sırtüstü yatıp) başı taşla yarılan adam yok mu? O, Kur'anı öğrenmişken onu terk etmiş, farz namazı kılmadan uyumuştu. Gündüzde Kur'anla amel etmemişti.

Hani şu avurdu, burnu ve gözleri kafasına kadar parçalanan adam yok mu? O, bir kimsedir ki, sabahleyin evinden çıkınca bir yalan söylerdi ki; o söylediği yalan, bütün afâkı kaplardı.

Hani, o tandır gibi bina içinde gördüğün çıplak erkek ve kadınlar var ya, onlar zina yapanlardır.

Hani, nehirde yüzüp te ağzına taş atılan adam var ya, o da faiz yiyendir.

Hani, durmadan ateş yakan ve ateş çevresinde koşan o çirkin suratlı adam yok mu ? O da cehennem muhafızı Malik'tir.

Bahçedeki uzun boylu adam ise; İbrahim (peygamber)dir. O'nun etrafındaki çocuklarda; (İslâmi) fıtrat üzere doğup ta, ölen çocuklardır.

Hani şu vücutlarının yarısı güzel yarısı çirkin olan kimseler yok mu ? Onlar iyi bir ameli; başka bir kötü (amel) ile karıştırmış olanlardır."[3]

Allah'ü Teala hepimizi bu kötülüklerden korusun. AMİN.
Salât ve selâm peygamberimize, peygamberimizin şefaati de sizlerin üzerine olsun ...

[3] Riyazü's Salihin: Muhyiddin-i Nevevi s.961...968 - Inserts the body(text) of the post as typed, aleyhi, bana, baska, bir, bizi, bulunan, butun, buyuk, buyurdular, cok, daha, dogru, efendimiz, guzel, ibrahim, iki, ile, ise, kadar, kurani, olan, olsa, olsun, onu, onun, resulullah, Resûlullâh Efendimiz buyurdular: Yarım hurma vermek sûretiyle... ve Bir Rüyası Mumsema, sallallahu, sellem, sonra, tarafindan, teala, uzerine - Inserts post tags, Güzel Anlamlı Sözler, Resimler, Sözün Özü - Inserts post categories, #Aleyhi, #Bana, #Baska, #Bir, #Bizi, #Bulunan, #Butun, #Buyuk, #Buyurdular, #Cok, #Daha, #Dogru, #Efendimiz, #Guzel, #Ibrahim, #Iki, #Ile, #Ise, #Kadar, #Kurani, #Olan, #Olsa, #Olsun, #Onu, #Onun, #Resulullah, #ResûlullâhEfendimizBuyurdularYarımHurmaVermekSûretiyleVeBirRüyasıMumsema, #Sallallahu, #Sellem, #Sonra, #Tarafindan, #Teala, #Uzerine - Inserts post tags as hashtags, #GüzelAnlamlıSözler, #Resimler, #SözünÖzü - Inserts post categories as hashtags, Muhammed Salman - Inserts the author's name, Takvim Arkası En Güzel ve Özel Paylaşımlar - Inserts the the Blog/Site name.

Etiketler



comment closed

Copyright © MS -MÜZİK DİNLE.
Blogger tarafından desteklenmektedir.